AYŞEN HAMAMCIOĞLU
Görüntülenme: 9104

AYŞEN HAMAMCIOĞLU

MAKİNA MÜHENDİSLİĞİNDE KADIN ELİ
Söyleşiyi Yapan: Yeliz Gül Ege
Yer: Makine Mühendisleri Odasındaki Ofisi
Tarih: 14.07.2016

Galeri

Söyleşi


Ayşen Hanım öncelikle kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Bulgar göçmeniyiz biz, Trakyalıyım diyebilirim. Çorlu’da doğdum, Edirne’de okudum. Ondan sonrasında, üniversiteyi de orada tamamladım. Babam askerdi ve bundan dolayı  Erzurum’da bulunmuştuk. Ondan sonrasında bir Kıbrıs hikayemiz oldu, savaş zamanı. Ardından Edirne’ye döndük. Edirne’de, ilkokulu, ortaokulu, liseyi okudum. Çok güzel yıllarımdı. Tam bir Trakya kızıyım aslına bakarsanız.

Trakya gelenekleri nasıl oluyor özetleyebilir misiniz?
Genellikle Trakya’ya askere giden herkes  oradan evlenir de öyle geri gelir. Trakya, Avrupa’ya yakınlığından olsa gerek daha rahat, serbest ama kendi içinde özgün töresel yapıları farklı olan bir coğrafyadır. Babam askerdi, dedelerim askerdi, töresel yapıyı biz hep koruduk. Bu töresel yapı içerisinde büyüdüm ben ve bundan da çok büyük fayda gördüm açıkçası. Bulunduğunuz toprakların özünü anlayabiliyorsanız eğer, orada yaşamanız ve uyum sağlamanız da kolay oluyor.

Ailenizi anlatabilir misiniz örneğin anneniz çalışıyor muydu?
Annem çalışmıyordu. Çok yaratıcı bir kadındı, dikiş dikerdi. Bana da öğretti. Ben ortaokulda ve lisede, hatta üniversitede kıyafetlerimin çoğunu kendim diktim. Önlüğümü, eteğimi… Bir tane kalıbım vardı. Ona uydururdum pileli yapardım. Pantolonum için de bir tane vardı. Kendi ölçülerimi bilirdim. Şöyle diyeyim size; kumaş  bile bulamazdık Hal böyle olunca elimizdeki materyalleri kullanarak pratiğimizi ve yaratıcılığımızı arttırıyorduk. Biz iki kız kardeştik. Kız kardeşim Trakya Üniversitesinde gıda mühendisliliği okudu. Daha sonra O da Antalya’ya geldi. 

Makina Mühendisliği ve iş olanaklarına nasıl bakıyorsunuz?
Ben size biraz bardağın dolu tarafını anlatacağım. Çünkü benim hayatım böyle geçti. Benim elimde ne var? Nasıl değerlendiririm? Bundan ne fayda sağlarım. Dolayısıyla bu benim aslında yaşam mottom dur.
Mühendisliğe girdiğimde, 100 erkek öğrenci. içinde 4 kızdık. Şu anda  üniversitedeki bütün doçentler, profesörler benim sınıf arkadaşım. Ben girdiğimde dönemde yılda 3 defa  vize vardı. Birini bitirirsin, diğerine başlarsın, kafayı hiç kaldıramazdık biz. Bu bize çalışma prensibi getirdi. Ben erkeklerin o kadar çok olacağını ön göremedim. Aslına bakarsanız  nereye gideceğimi bilmiyordum. Gerçi çok da önemi yoktu. Bir plan yapmamıştım ama hayat insana bir plan yapıyor.  Şuan geldiğim noktada çok doğru bir mesleği seçmişim diyorum. "Bir şey bir yerde azsa daha kıymetli oluyor". Öğrenci genç kızlar bana soruyor, Ayşen Hanım ben makina mühendisi olmak istiyorum ailem bana karşı çıkıyor ya da iş bulma olanakları zor mu gibi... Bende onlara bunu söylüyorum; ‘Azsa nız kıymetlisinizdir ve hangi işi iyi yapıyorsanız o dalda yükselebilirsiniz.’ 
Yani bir ihtiyaca cevap veriyorsanız eğer o zaman hayat sizi destekliyor. Bir planınız olmasa bile hayat sizin için o planı yapıyor, benim hayatım böyle oldu açıkçası.

Babanızın asker olması sizi ve iş hayatınızı nasıl etkiledi?
Şöyle söyleyeyim, kapalı bir aileydik evet, ben Edirne’de çarşıya izin almadan çıkamazdım ya da evdeki işleri bitirmeden. Erkekle kızlı arkadaşlarımız vardı ama hiç bir zaman partiler falan yapamazdık ama ben İstanbul’a gider alışveriş yapar gelirdim. Antalya’ya 3 ay tatile gelir, dedemlerin yanında kalırdım hiç bir sorun olmazdı. Aslında bir özgürlük alanım vardı ama sadece sınırları çizilmişti. O çizilen sınırlar, babamın disipliner yapısı bana bu meslekte çok büyük artılar sağladı. Çünkü düşünün Antalya’ya geldiğimde, şantiyelerde hiç bayan yoktu. Ben 8 ay kadar iş bulamadım. O dönemde tabi bilmediğimiz ve küçük bir yerden geldiğimiz için devlet dairelerine başvuru yaptım. Yabancı dil kursuna gittim. Ne yaparız diye düşünürken denk geldi bir otelde işe girdim. Ondan sonrasında şantiyelerde çalıştım. Gittiğim şantiyelerde muhasebeci dâhil kadın yoktu. Daha kötüsü tuvaletler yoktu. Side’de yaptığım otelde şantiyenin kontrol mühendisliğini yaptım. Taşeron bir şirketin kontrol mühendisi  oldum  Ancak ne boruyu tanıyorum, ne vanayı biliyorum ne de yapılacak havuz tesisatını biliyorum. Nasıl yapacaksın?  Tabiiki "Çok çalışacaksın".
Benim hayatımdaki tek gücüm çalışmak oldu. Herkes bir çalışıyorsa ben üç çalışırım. İşte o disipliner yapı beni taşıdı  ve sektörde de bir yere getirdi. Bir erkeğin kadından bir şey öğrenmesi özellikle şantiyelerde çok zor oluyor. Bir anasını, bir de bacısını görmüş. Sonra gelmiş burada başı açık bir kadın ona yapacağı işi öğretiyor ve onun yaptığı işi beğenmiyor böyle yapın diyor. Dolayısıyla orada isyan bayrakları çıkıyor. O zaman ne oluyor? Ben de sizdenim havasına giriyorsunuz. Bu arada kadın kimliğini korumak için de, çok ölçülü kıyafetler, ölçülü sözler, espriler vs. insanın şekli değişiyor.

Antalya’ya gelişiniz aileniz tarafından nasıl karşılandın zorluk yaşadınız mı?
Benim dedemler burada yaşıyordu. Yazları buraya geliyorduk. Bir evimiz vardı yani. Babamda buraya yerleşecekti ama kardeşim Edirne’de okuduğu için, ben buraya gelmek istedim, orada çalışabilirdim tekstil fabrikalarında ama çok sıkılmıştım. Üniversitede arkadaşlarım çok gezmişti ama ben sürekli Edirne’de falan. Yok, ben Antalya’da çalışacağım diye tutturdum. Zaten 18 yaşından sonra bizim oralarda çok karışılmaz. Mesleğimi elime almıştım, 21 yaşındaydım 1987 yılıydı. Mezun olduktan sonra geldim Antalya’ya. 
Burada Makina Mühendisleri Odası’na geldim. Tanıdığınız olmayınca,  meslek kuruluşları, STK’lar bunun için çok önemli. Herkes kimliğini oluştururken, bir kısmında da bir STK’da yer alması gerekiyor. Çünkü ne yaptığınızı değil, bunu nasıl yaptığınızı buralardan öğreniyorsunuz. Mühendis arkadaşların arasına, Makina Mühendisleri Odası aracılığıyla girdim. Komisyonlarında yer aldım. Ondan sonra pazarlama sektöründe çalıştım. Orada da pazarlama ve satışı öğrendim. Öncesinde şantiyede ne yapılırı öğrendim, sonra proje nediri öğrendim, pazarlama ve satışı öğrendim, odada bulundum.

Sizden önce yönetim kurulu üyeliği yapmış bir kadın mühendis olmuş mu?
Yönetim kurullarında olabiliyordu ama yürütmelerde çok fazla kadın yoktu. Belki bir kere olmuş olabilir, saymanlık kısmında belki 15-20 sene önce. Ama Antalya’da, Makina Mühendisleri Odasında bir ilk. Bir de şöyle bir durum var, 20 senedir devam eden, tek liste giden  2 sefer  alternatif grupla yarışmış ancak başarılı olamamış   bir grubu değiştirdik. 
Bunun üzerine Antalya'daki tüm kurumlar ve basın teveccüh gösterdi herkes. Hayatın hangi noktasında olursanız olun, bir ihtiyaca değiniyorsanız, bir ihtiyacı karşılıyorsanız, insanlar size teveccüh gösteriyorlar ve destek oluyorlar. Yollar açılıyor. Ben kadın olduğum için sorun yaşadım mı diye çok düşündüm. 6 aydır, Antalya’nın önde gelen, bütün yazılı basınından da sorular geldi. 
"Ülkem İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekliyorum" adlı bir panel yaptık, Koç Holdingle beraber, başlattık. Evet, fırsat eşitliğinden yanayım. Benim bazen söylemlerim ters karşılanıyor mesela kadınlar günü yapılmasın, erkekler günü yapılsın, derim hep Çünkü erkekler rehabilite edilmeli. Yani bir kadının, bir erkeğe tecavüz ettiğini duymadım ben. Bir çocuğu kestiğini duymadım ben. Dolayısıyla onların bir eğitime, bir rehabilitasyona, duygu eğitimine ihtiyaçları var.

Bunu yapacak olan sizce anneler değil mi?
Bence anneler değil, anne ile baba birlikte yapmalı. Yani biz şimdi hayatımızı rahat yaşadık. Rahat değil de rahatlaştırdık, kolaylaştırdık ama 20 çocuklu bir ailede 4 eşli bir babada sizin kadın olarak önünüz açılmıyor. Yani yetişirken çocuk ne yapacağını bilmiyor. Şimdi bizim konuşma özgürlüğümüz vardı ve söylediğimiz her şeyi sonuna kadar diretebilirdik, dinlenirdi. Dayak yiyen bir anne, nasıl bir kimlik verebilir ki kızına. 
Burada devlet politikaları işin içine giriyor. Bir çocuk için , rol model aldığı  kişiler çok önemli. 
Çok özverili bir çalışma , burada 42kişi çalışıyor. Yeni bir şirket satın almış gibiyim. Yani 42 kişi, artı 50 kişide yürütme var, 100 kişiyle her daim iç içeyiz. Bunu neden yapıyoruz? 
Benim tek bir amacım var, 
Oda rol model olabilmek 
Bugüne kadar yapılmamış ama bugünden sonra herkes yapabilir. Bize bunu Kadın Girişimcilerde de, Rıfat Hisarcıklıoğlu  ön görmüştü. 
O da bunu çok istiyordu. Siz rol model olun, sadece anlatın, sadece gösterin. Bugün bunun için sizde Antalya Kadın Müzesi olarak buradasınız.

Size rol model olan birisi var mı dediğimde, aklınıza gelen bir isim var mı? 
Yani pek olmadı. Şöyle düşünüyorum aslında, mesela bir kitap okuyorum. Kitabın bir tarafında çok önemli bilgiler var. Bir tarafında da bana ters ve eksik gelenler var. Hiçbir zaman eksik ve ters gelenleri görmem. Birisi ile arkadaşlık ederken de öyle, biz beşeriz yani şaşarız. Dolayısıyla mükemmel insan yok. Rol model olmuş insanlar var, Atatürk rol model olmuş bir insandır, Peygamberimiz rol model olmuş bir insandır. Böyle rol modeller çok var ama onlarında eksiklikleri var, hataları var. Hayatımız tercihlerden oluşuyor, biz hep iyilerden yana tercihlerde bulunursak iyi oluruz.

Şu önemli; önemli kavşaklarda şapkayı önünüze koyuyor musunuz? 
Kendi iş hayatım için  örneğim Ben taahhüt yapamadım. Otelininin mekanik tesisatının taahütünü yaptığım yatırımcı bir gün dediki ;  Palandöken’e gidelim Ayşen, 5 yıldızlı otel yapacağım, tesisat işinide sen yap.  Aslında benim için çok önemli bir fırsattı. Ve ben gidememiştim.
ama o fırsatı  geri çevirmem bana başka kapılar açtı 
Dedim ki , Önce bir kadınım, anneyim, ondan sonra mühendisim. Ondan sonra para kazanmak zorundayım. Dolayısıyla o kararlar size bir yere taşıyor. Onun için bazen bir durmak ve düşünmek gerekiyor. 
Hani demiş ya; Ruhlarımız geride kaldı, biraz bekleyelim. Arada bir nefes almak gerek yani. Bilgi ediniyorsunuz, ediniyorsunuz, o bilgileri olaylar karşısında tepkiye dönüştürmeden, kendinizi bilemiyorsunuz ve tanıyamıyorsunuz. 
İş hayatında da böyle, dolayısıyla bir 3 senede, 5 senede bir, bir 5 yıllık plan, 10 yıllık bir plan birde tabiki A, B alternatifleri olmalı  insanın 
Bu benim tarzımdı zaten ancak bunu yönteme sokan Fütüristler Derneği oldu. Ufuk Tarhan (başkanımız) bu konuda çok iyidir gerçekten. Hep bunu yaptım, eğer  palandökendeki şantiyeye gitme konusunda ısrarcı olsaydım ve  malzeme satıcılığına geçmeseydim asla mesleğime devam ediyor olmazdım. 
İşte O zamanki kararım beni şu anda hep sorunları konuşan biri yapardı. 
Ben hep bir sorun olduğunda, sorunu konuşmayalım, sorun çünkü zaten var. Peki, senin önerin ne? Şikayetlerinin sonucu ne?  Sorularını sormalıyız
Biz bunları değerlendiremezsek ve öğretemezsek  sorunların  içinde boğuluruz 
Sonrada "kaderimiz kötü, hiç şansım yok" yada
"o çok şanslı". Deriz 
Böyle bir şey yok aslında,
Şans dediğimiz  bence ancak hazır olana gelir. Hazır olmakta o konuda çok çalışmaktan geçiyor. 
Dediğim gibi tek silahım var o da çalışmak. Bu seçim sürecini de böyle geçirdim. Bana arkadaşlarım geldiler ve bu görevi yapmam gerektiğini söylediler , benim ise, planlarım içinde böyle bir şey yoktu. 
Yapmanız gerekiyor dendi ve üstümde kaldı. Yönetimimizde bir hocamız var, şu anda başkan vekilliği yapan İbrahim Atmaca .Odayı daha Teknik, söylemleri yüksek bir hale getirelim istiyorduk bende çok desteklemiştim kendisini ve ona teklif etmiştik O tamam demişti . 
Meğer bu bir oyunmuş, dedi ki; Ayşen hanım bunu siz yapacaksınız, size kaldı. O kadar ilerledikten sonra da kaçamadım açıkçası bir görev oldu bu. Odanın da buna ihtiyacı vardı. İşte rakipli bir seçime ilk ben girdim Türkiye’de. Yüksek bir katılımla, yüzde 72 gibi bir katılımla ve oy çoğunluğuyla, rekabetle kazandık yani.
Bu seçim süreci  bana çok şey öğretti.. 
Bu tür seçimlere herkes girmeli. Çok zor bir süreç . Seçime giremeden önce bir piyasa yoklaması yaptım, 70 tane bizim duayen dediğimiz meslektaşımıza gittim. Onların fikirlerini aldım. Aslında  fikir alan ve çok laf dinleyen birisiyim. Bunu da herkese öneririm. Evet, alacaksınız fikri, dinleyeceksiniz, uygulamalardan örnekler alacaksınız, bu insana fayda sağlıyor. İhtiyacı tespit ettik, ihtiyaç iletişimdi. İletişimi arttıracak projeler yaptık.
ihtiyaca dokunduğumuz için de çok bir şey yapmamız gerekmedi.

Şimdi şunu sormak istiyorum. Dünyaya tekrar gelseydiniz kadın olur muydunuz? Eğer kadın olarak dünyaya gelseydiniz tekrar Ayşen Hamamcıoğlu olur muydunuz?
Ben meraklı biriyimdir☺️
Kadın olmak isterdim, kadın olmaktan çok mutluyum onu söyleyeyim. Bir kez daha kadın olur musun? Gerek yok bir de erkeği görelim derim. Bu farklı bir bakış açısı ama evet öyle. Ben bir de olayları çözümlerken, bu süreçte de, başkan seçildikten sonrada, uzun bir süreç geçiriyorsunuz,(Yaklaşık 14 kişilik bir yönetim kurulunuz var, oranın farklı dinamikleri var, 2700 tane üyeniz var. Bunların içinde de birçok şeyi yapıyorsunuz, yaşıyorsunuz)Bir olay olduğu zaman ben önce olaya bakarım, sonra bekler birde tersten çevirip  bakarım. Peki, biz birde buna tersten bakarsak ne görürüz, derim. Tümevarım, tümdengelim yani. 
Sonra iyileri ve kötüleri değerlendiririm. Ve kararımı İyilerin ağırlıkta olduğu tarafta veririm her zaman pozitifin seçmişimdir. 
Karakterinizden yansıyan bir şey var mı derseniz kestirip atarım  ve arkama  çok bakmam. 
Çıkmaz bir yola girdiğimde , ikinci kez o yola girmemek için notlar alırım ve unutmam. Mutlaka elime, koluma, yazarım. Unutmamak için yöntem geliştiririm. Çünkü insan unutuyor. Ben daha çok mantıksal karar veririm. Tek eksik yanım diyebilirim, (duygusal bakmamam), hissiyatımı çok geliştirmemiş olmam.

Kadın arkadaşınız çok mu?
Arkadaşım diye bakarsanız. Benim bütün iş arkadaşlarımın, eşleri benim kadın arkadaşımdır. 
O vesileyle tanışabildim. Ya da şantiyelerde çalışan bayan arkadaşlar varsa onlarla arkadaşlık kurabildim 
Ben bastıra bastıra şunu söylemek istiyorum, kadın ya da erkek fark etmiyor. Bir başkası hakkında yorum yapan insanlarla görüşmem, bu kesinlikle nettir. Herhangi bir yorum yapıldığında yoruma katılmam. Susmak en güzel çözümdür. Kimseyle küsmedim diyebilirim. Küsmeyecek kadar açık kapı bırakırım, çünkü o benim kendime olan saygımı yitirttiriyor. 
Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler ya bir selamım kalır en azından ancak 
beraber olmayı tercih etmem. Çünkü siz tercihlerinizle beraber yaşıyorsunuz demiştim ya, o yöne doğru gidersiniz.

Peki, Ayşen Hanım, çocuklarınıza öğütlediğiniz şeyler nelerdir?
Evet, belki de onu da bir iş gibi yapıyorum, planlıyorum. Bir kere 18 yaşına kadar mentörlük yapıyorum, yaptım. 13 yaşına kadar sürekli itiraz etmesini sağlayacak ve beni ikna etmesini sağlayacak ortamlar yarattım. Beni ikna et, neden onu almak istiyorsun, neden onu almalıyım gibi
Mücadele güçlerini artırmaya çalıştım. Hiç bir zaman okul başarısı benim için başarı olmadı. Özel hayatlarında yaptıkları etkinlikler ve arkadaş ortamlarıyla değerlendirdim. Beni ikna et. Beni ikna edebilen, bütün dünyayı ikna edebilir. Bizler onların önlerindeki tek rol modeliz, baba ve anne. Her şeye hayır diyerek başladım. Ondan sonra onların ikna etme gücünü yükseltmeyi ve rahatlık alanını bozmalarını sağladım. 
Evet, ben zorlandım, çocuklarım da çok zorlandı. Ama 18 yaşına girdi oğlum, üniversiteyi kazandı. Bizim ailemizde erkek çocuğu da olsa gece dışarıda yatamaz, gece 3’de olsa gider alır geliriz. Öyle giyilmez, böyle oturulmaz, büyüklere şöyle davranılmaz gibi. Kızla erkek arasında fark görmeden çocuklarıma aynı şekilde yetiştirdim. Ama 13 yaşına geldiğinde oğlum çok şaşırmıştı. Kararlarını kendi almaya başladı. Mesela okuyacağı okul, normal liseye geçti, kolejdeydi. Dedi ki; burada harcayacağınız parayı riske atmayım, üniversitede kullanalım. Oğlumun okulunda  okul aile birliği başkanlığı yaptım bu vesileyle. Bateri çalacağım dedi, Sonrasında çaldığı baterileri satmaya başladı e-ticaret yaptı. Bankada borsada oynamaya başladı ve sonrasında kendi sermayesini oluşturdu  Ufuk  Tarhana hayrandı.Ahmet Şerif İzgörenin seminerlerini hiç kaçırmadı Hep kişisel gelişim kitaplarını da okudu. 18 yaşından sonrada hiç bir şeyine karışmadım. Dört sene kaldığı yeri, gittiği okulu görmedim, merak  bile etmedim oğluma güvendim
Bu sene gördüm 5. senesinde. Okula gideceği ilk ay, kredi kartımı verdim limitsiz. Bir ay kadar İstanbul’da gezdi. Bir ay sonra okulu başladığında, telefon açtı. Ben dış ticaret kursuna yazıldım, 800 saat, seneye Hong Kong’a gideceğim, orada devam edeceğim. Dolayısıyla bu kursu bitirmem lazım şöyle, böyle. 
Oğlum  bir ay boyunca o kadar çok gezmiş, her yere gitmiş ki, sonra ihtiyaç duymadı hiçbirşeye. Çocuğu istediği şeylerle doyurmaya başladığınızda, ona sadece mentörlük yapıp sınırları doğru koyduğunuzda, o sonrasında istemiyor zaten. Ne yapacağını kendi çok daha iyi biliyor. Benim şöyle bir mottom var şuanda. Kızımın söylediği kıyafetleri giyiyorum, oğlumun söylediği teknolojik aletleri kullanıyorum. Twitter’da Facebook’ta İnstagram’da takip ettiklerim onların önerileriydi. 
Çünkü onlar çok günceller ve çok akıllılar. Ben gençliğimde ilk iş yerimde pazarlamaya giderken şöyle düşünürdüm, sektörün eslileri  "piyasa çok kötü, işler bitti" derlerdi
Ben gidiyorum, her yer iş dolu  şaşırır. Anlayamazdım halbuki biz gece yarılarına kadar çalışırdık. 
(Ben 4 senedir Pazar günleri çalışmıyorum)
Düşünürdüm niye böyle söylüyorlar diye anlayamazdım. 
 "Güncel değillerdi. " zamanı ve sektörü yakalayamamışlardı.
Kendi kendime orada bir söz verdim. Ben 40 ya da 50 yaşıma geldiğimde, kendime motto edineceğim kişilerle yada gençlerle ya da çocuklarımla kendimi güncelleyeceğim. 
Dolayısıyla kendi tecrübelerimi güncel olaylara uyarlayarak ve geçlerle bütünleşerek, kendimi yeniliyorum diyebilirim. Böyle olduğu zaman da hayatım içinde oluyorum.
 
Antalya’ya geldiğinizdeki kadın ile Trakya’daki kadın, o günün şartlarında nasıldı, yani mukayese ettiğinizde hangisini geride gördünüz?
Burası çok gerideydi. Düşünün 2 tane turizm okulu vardı Türkiye’de o zaman. Ama biz burada onlarca otel açtık. kaynak bulamıyorsun. Garsonların hepsi müdür oldular . Bilirsiniz siz. yokluk bu şekilde yükseltti onları. Ama sosyal yapı olarak baktığınızda, biz orada daha rahat ve serbesttik. Bulgaristan’dan gelen çoktu, Yunanistan’dan gelen çoktu. Tekirdağ, İstanbul’a daha yakındır. Tekstil, yani fabrikalar vardı. Antalya’ya geldiğimizde seracılık vardı, başka da bir şey yoktu. Turizm yeni yeni gelişiyordu. Anadolulu kapalı bir yapı vardı burada, şimdi şimdi daha kozmopolit bir yapı var burada. Kent kültürü yeni oluşuyor Antalya’da.

Mesleğinizde giyim kuşam konusunda bir sorun yaşadınız mı ve hayal ettiğiniz hedeflerinize ulaştınız mı?
Neyi hedeflediğinize bağlı... Eğer giyim, kuşam, güzel görünme, o hedefte gidiyorsanız çok zor. Ama mesleği hedefliyorsanız, bir şeyler yapmak istiyorsanız ve o hedefte gidiyorsanız, giyim kuşamın çokta bir önemi kalmıyor. Yani sonuçta ben bir şey kaybetmedim. Kızıma da şunu söylerim. İnsanlar güzel oldukları için çok mutlu olsalardı ya da başarılı olsalardı eğer  mankenler çok başarılı ve mutlu olurlardı. Birçok hikâye duyuyoruz. Evet, çok başarılı ve mutlu olanlar var ama hepsi değil. Allah insanı güzel yaratmış ve demişler ki, güzele bakmak sevaptır.

Bir kitap okuyorum şuanda Mümin Sekman’ın. Hayatta bizim başarılı gördüğümüz, bir sürü insanın hayat öykülerini anlatıyor. Mesela Marilyn Monroe sadece eteği uçuşan kadın olarak bilinen sarışın bir aktris. Hoş bir hanımefendi ama o kadının iç dünyasında, tamamen bundan rahatsız olarak, ölümü tercih ettiği, intiharından bir hafta önceki programda ben, ben olduğum için sevilmedim, hiç bu kadın nedir diye düşünen olmadı, her zaman ben o başta yarattığım sarışın ve seksi kadın imajıyla hatırlandı m ve bundan çok rahatsızım, demiş. Öyle bir yol seçmiş ve onu seçtiğim için pişmanım demiş.
Yani insanda bir kalp ve bir beyin var. Vücutlarımız bir avatar yani ben öyle bakıyorum. Bu vücudu kullanarak biz bir şeyler yapıyoruz. Eğer bu ilhamı almasak, sanat kalır mı, göz kalır mı, yani güzeli gören göz kalır mı? Hani demiş ya; sen bana Mecnun’un gözüyle bak, diye. Leyla, Leyla dedikleri bu mu diyince. Dolayısıyla insanın bir kalp gözü var, birde beyin gözü var.


Sosyal hayata karşı olan düşüncelerinizden dolayı bunu soruyorum. Şehrin yönetimine, ülkenin yönetimine karşı siyasete girme gibi bir düşünceniz oldu mu ya da olacak mı?
Hiç olmadı, kendimi buna hiç hazırlamadım açıkçası. Hiç hazırlamadım, hayat neyi gösterir onu da bilmem ama siyasi yaşam bana hiç uygun değil. Yani politikayla ilgili benim yetkinliklerim yok. Çok yüzlü olamıyorum, biz biraz amatörce geldik buraya evet ilk seçilen kadın başkanım ama bunu hedefleyerek gelmedim. Şunu yaparsam, sonra bunu yaparsam gibi bir hedefim yok. Ben daha çok can cana, ihtiyaca dokunan şeylerin içinde yer almak istiyorum. Bu nedenle Ufuk Tarhan’ı çok seviyorum. O da hayatında çok özel şeylere dokunuyor. Yeni versiyon Ayşe teyzeler diyorum. Eskiden falcılar yapardı bunları. Şimdi modern çağ gelecek görenleri de, daha kurumsal, daha etkin, daha güncel bir yöntem. İlk gelecek kitabını o yazmıştı. Geleceğinizi Planlama kitabını o yazmıştı ve ilk okuyan da oğlumdu. Benim oğlumun hayatına çok dokunmuş oldu mesela.

Sizi tebrik ediyorum gerçekten, canı gönülden. Eklemek istediğiniz bir şey, kaçırdığımız noktalar varsa onlardan bahsedelim isterseniz.
Var, kızımdan bahsetmeliyim. Kızım ikizler burcu ve balık yükseleni. Yani benim tam zıttım. Ben koç burcuna, koç burcuyum. Dolayısıyla o çok daha duygusal, daha ilham alan, yaratıcı. Ben de kendimi sanıyorum onunla tamamlıyorum. Kızımın çizimleri çok güzel, stilistlik kursuna gitti. Ondaki kursu tamamladı, şimdi de mekanik tesisatla ilgili, Autocad programı vardır, proje çizersiniz, mimarların kullandığı, o kursa başladı. Ondan sonra da tasarımcılığa geçecek. İlk ona sorduğumda 4 yaşından beri, büyüyünce ne olmayı planlıyorsun? Mutlu olmayı planlıyorum gibi bizim bir söylemimiz var. Yani iyiliklere vesile olmak ve mutlu olmak istiyoruz. Bizim bütün hedefimiz bu ve duamızda var bu şekilde. Ondan sonra meslek olarak ne yapmak istersin? Ne olmak istiyorsun dendiğinde, insanlar hep meslek soruluyor diye anlıyor. Hâlbuki ne olmak istiyorsun 
Sorusunu doğru okumak gerekir
Kızımda Özyeğin Üniversitesine mimarlık bölümüne tasarım kursuna,gitti. O da kendi kariyerini o şekilde yapılandırıyor Kendi mutlu olacağı yolda gitmeyi planlıyor. Biz ikisine de mutlu olmayı hedef koyduk. 18 yaşından sonra karışmamayı, 21 yaşından sonrada artık kendi hayatlarını kendilerinin kurmasına özen gösteriyoruz.

..Trakya’da doğmuş bir anne, Antalya’da doğmuş çocuklar ve Avrupa’da yaşayan çocuklar gibi olmuş, ne güzel. Size görevinizde başarılar diliyorum. Şimdi sizden Antalya Kadın Müzesi hakkında düşüncelerinizi ve kadınlara vermek istediğiniz mesajları bizimle paylaşmanızı istiyoruz.  
Şöyle diyebilirim. Bizim mesleğimizi seçecek kadınlar için özellikle, bir şey bir yerde azsa dediğim gibi her zaman orada daha tercih edilir oluyorsunuz. Bu bir fırsattır, fırsatlar insana çok zaman gelmiyor açıkçası. Dolayısıyla, günlük planlar, aylık planlar, ben hep böyle yaşadığım için, bu planlar çerçevesinde fırsatları görebilirseniz ve eğer konuşlanmışsanız. Yani siz kendinizi bu konuda eğitmişseniz, hazırlamışsanız. O fırsatları, şansa çevirebilirsiniz. Ben kendim şansa çok inanmıyorum, hayatım boyunca da çok şanslı birilerini görmedim. Onlar sadece çok çalıştıkları için başarılı oldular diye düşündüm. Kendime rol modeller seçtim, yapılmamışı yapma konusunda bana ön ayak olacak. 
Ancak şunu unutmamamlıyız ki Egonuzu karıştırmaya başladığınızda hiç bir zaman başarılı olamıyorsunuz. 
Bir ihtiyaca dokunduğunuzda, size hayat her kapıyı açmaya başlıyor. Dolayısıyla hem planlı programlı olmak, hem de ajitasyon yaşamamak, hem de iş hayatını n dinamiklerini yaşamak çok önemli. Hani kadınlar, erkekler deniyor. Kadınlar günü deniyor, bir takım sıkıntılar var ama fırsat eşitliği olan (ben fırsat eşitliğini sağlamış bütün kadınlar için bir mesaj vermek istiyorum aslında)
Üniversiteyi seçtiyseniz, okuduysanız, ondan sonra başarılı olamıyorsanız. Bir kez daha kendinize dönün bakın derim
"Bir okçu okunu attığında, hedef şaşırırsa, hedefi şaşıran oku suçlamaz. Döner ve kendine bakar, "
Dolayısıyla hep kendimize dönmeli, kendi hatalarımızı bulmak zorundayız. Bu anlamda ben çalışmayı seçtim ve çalışmaktan mutluluk duydum. Çünkü kendi yetkinliklerimi biliyordum, doğru zamanda doğru yerde doğru kararları vermiş olduğum için şu anda kendimi mutlu hissediyorum. 
Hedef mutluluksa eğer, bunun bir şekilde yolunu bulabiliyorsunuz. Ama bir elim, yağda, bir elim balda olmuyor her şey. 
Bu anlamda da çok çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Türk kadınları olarak özellikle daha çok çalışmamız gerekiyor. Ama bulunduğunuz ortamlarda, erkekler benim kendi deneyimlediğim kadarıyla hiç bir zaman engel olmadılar. Yada ben engel olunacak pozisyonları yaratmadım, diyeyim. Bu vesile şantiyelere gittiğimde, önden girdim bilgilerimle karşılandım, uğurlandım ve iş yapabildim. Sıkıntı çekmedim, işte bu anlamda mesleği seçerken çok iyi araştırma yapmalıyız. Kendimizi çok iyi tanımalıyız ve bahaneler yaratarak işten kaçmamalıyız. İnsanların yapısında bu var ama başarılı olmanın en büyük dinamiklerinden biri de çalışmak. Ben hep böyle başarılı oldum. En büyük gücüm çalışmak oldu. Bu vesile, kız çocuklarına mühendislik bölümlerini seçmelerini öneririm. Diğer bütün dallarda da başarılı olabilirler. Birde bardağın dolu tarafına bakmak insana kazandırıyor. Çünkü vakit kaybetmiyorsunuz, neden öyle oldu, neden böyle oldu, ondan sonra ne olacak, bundan sonra ne olacak, bizi bir yere taşımıyor. Antalya’da olmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum. Çok güzel deneyimlerim oldu, 51 yaşındayım, daha farklı bir hayatım olur muydu? Muhtemelen bundan daha güzeli olmazdı. Bunların hepsine ben karar verdim, ben tercih ettim. İyi yazılarımız varmış, onlarla da karşılaştım.
Bunun haricinde söyleyebileceğim; STK’larda yer almak, emekli olmuş ya da mesleğine devam eden ama fırsat bulabilen bütün kadınların ve bütün insanların boynunun borcudur diye düşünüyorum. Çünkü biz kapımızı kapatıp sadece evde yaşamıyoruz, bir kapımızın önü var, gittiğimiz yollar, geçtiğimiz, yaşadığımız parklar, şehirler var. Dolayısıyla onlara olan borcumuzu da ödememiz gerekiyor. Ben oda başkanı olarak, mesleğime olan borcumu, mühendisliğe olan, arkadaşlarıma olan borcumu, burada bu görevi yaparak ödediğimi düşünüyorum. Bulunduğum STK’larda da daha sonra hayata gelecek ya da benim tecrübelerimden faydalanmak isteyen insanlara olan borcumu da bu şekilde ödemek istiyorum. Bundan sonraki hayatımda da, daha çok insanlara fayda yaratacak ve dünyayı keşfedecek projeler içerisinde yer almak beni daha çok mutlu edecek.
Antalya Kadın Müzesi, üstüne düşen görevi çok iyi tanımlamış, ben bugün misyon ve vizyonunu okudum. Böyle bir şeye Antalya’da çok ihtiyaç vardı. Özellikle kadının adının geçtiği bu topraklarda, tanrıçaların bulunduğu bu topraklarda, bereketi, bolluğu ve doğurganlığı ifade edecek, böyle bir müzenin bulunması, kadının tarihine sahip çıkılması ve bunun adına bir takım çalışmalar yapılması çok güzel. Ben kendi adıma her türlü katkıyı yapmaya hazırım ve bu platformları oluştururken, bu hedefleri koyarken, kendi işlerinden ve zamanlarından fedakârlık yapan herkese de çok teşekkür ediyorum. Çünkü bunlar bizim çocuklarımız için de yapılmış bir takım çalışmalardır.

 
AYŞEN HAMAMCIOĞLU