Galeri
Söyleşi
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben 1972’de Antalya Şirinyalı’da doğdum. Ben doğduktan sonra annem beni anneanneme verdi. Babam fırıncıydı yani ben işçi çocuğuyum. Annem bahçıvandı. Ben hiç anne sevgisi görmedim. Babamı beş yaşındayken kaybettim. Kader bu, sınav doğduğunuzda başlar derler ya işte benim sınavım da böyle başladı. Anneannem baktı bana, ilkokula başladım bu sırada annem amcamla evlendi ve şiddet gördük gerçekten. Amca baba yarısıdır deyip annemi amcama verdiler ama o bize hiç sevgi göstermedi. Annem de sevgi göstermedi bize. Okula başladım ilkokuldan sonra kendi isteğimle Anadolu imam hatip lisesine başladım. Lise birinci sınıftan sonra okumadım çünkü gelen gidenimiz çoktu, üvey baba elindeydim, annem ilgilenmezdi anneannem ise yaşlıydı. Anneannem bizi öyle güzel büyüttü ki. O beni Allah aşkıyla büyüttü. Yaşlımıza, engellimize, hastamıza, komşumuza sahip çıkmayı öğretti. Hep bana anlatırdı bunları.
Evliliğiniz nasıldı?
15 yaşımda görücü usulüyle evlendirildim. Severek evlenmedik ama ben eşimi çok sevdim. Eşimle aramızda 13-14 yaş var. Bana anne, baba bütün sevgiyi o verdi. Ondan sonra tekrar benim sınavım başlıyordu çünkü benim çocuğum olmadı. Çok tedaviler gördük ve altı yıl sonra ilk oğlum dünyaya geldi ve dünyalar bizim oldu. İsmini Tunahan koydum. Ondan sonra benim iki oğlum daha oldu ve onlara kendi görmediğim bir sevgiyi verdim. Bizim maddi anlamda durumumuz çok iyiydi. Minibüs hattımız vardı, dükkânımız vardı. Ben esnaftım Güzel bir hayatımız vardı. Gelenimiz gidenimiz çok olurdu. Çocuklarımın bakıcıları vardı. Mal mülk rabbimin, bana bunları verdi ama geri aldı ve beni bununla sınadı. Kaderimizde bu varmış işte her şeyimiz gitti. Çocuklarımın psikolojisi bozuldu ve benim de öyle. Sonunda ben eşimden ayrıldım 2006 yılında ama mücadelemden hiçbir zaman vazgeçmedim. Her işte çalıştım mücadeleyi bırakmadım. Çocuklarım büyüdü okula başladı. En ufak oğlum konuşamadı. Engelli bir çocuğa bakmak benim kaderimde varmış. Oğlumun engelini doğumdan önce fark ettiler “Bu çocuk %25 geri, alalım isterseniz” dediler ben istemedim. İyi ki de aldırmamışım dünyalar tatlısı bir oğlum var.
Umutla ilk karşılaşmanız nasıl oldu?
Eşimden 2006 yılında ayrılmıştım ama görümcem büyüğümüzdü, ben onu anne gibi görüyordum. Onun da annesi olmadığı için ben de anne sevgisi görmediğimden biz birbirimize çok bağlıydık. Kendisi Umut’a vesile oldu. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde yatıyordu görümcem. Basit bir operasyonda bitkisel hayata girdi. İşte Umut girecekti hayatıma bir şeyler vesile oluyordu. O sırada Umut kaza geçirip yanıma geldi. Benim Umut ile de bir sınavım vardı. Benim sadece Umutla değil bütün dünyayla sınavım vardı. Mücadele çok önemlidir. Ben anneannemden bunu gördüm ve kendisine evlendikten sonra da baktım. Muhtaç olan insanlara bakmak bizim boynumuzun borcu. Şimdi böyle değil artık komşuluk kalmamış. Değerlendirebileceğimiz çok şey var biz fakir değiliz bizim gücümüz var kadınlar olarak. Bizim her şey elimizden gelir. Ben bunları anlatmaya çalışıyorum. İnsanlar anlıyor ama anlamak istemiyor. Bir betonun içine ile fidanı koysan, sevgi verdikçe o fidanlar büyür. İnsanlar sevgilerini çevrelerine de verseler ne suç kalır ne terör kalır. Şiddetin nedeni sevgisizliktir. Ben bunu yaşadım. Çocuklarıma hiç şiddet uygulamadım ama ben çok şiddet gördüm amcamdan. Hem sözlü hem fiziki şiddet gördüm. Ama ben tövbe ettim. Evlenirsem çocuğuma, eşime sevgimi vereceğim dedim. Erkek olsun kadın olsun insanların böyle olması gerek. Sen bir zarar gördüysen bunu başkasına uygulama. Onlara sevgiyle, sabırla yanaş. Bu şekilde her sorun çözülür. Umut hayatımıza girince bana göz oldu, el oldu, ayak oldu dedim “Bunu bize açıkla” dediler. Umut bana göz oldu, dünyayı daha güzel görebilmem için. Benim de yanlışlarım vardı onları Umut bana gösterdi. İyilik yapmayı gösterdi. “Anne bana sevgiyi ver, emeği ver daha güzel olur” dedi sanki. İnsanlara bunları anlatmaya çalıştım. Umut benim yuvama mutluluk, huzur, sağlık getirdi. Bizi sevdi, sevginin, güllerin açmasına neden oldu. Bana Umut’a nasıl bakıyorsun tiksinmiyor musun diyorlar hayır ben sadece sevgiyi görüyorum. Güzel şeyler düşünüp daha güzel yanaşıyorum onda. Bizi kötülüğe götürmedi o, yuvamızı kapsadı. Benim üç oğlum var hiç kötü alışkanlıkları yok, sadece Umut hayatları.
Evliliğiniz süresince olumsuz bir olay yaşadınız mı?
Hiç, asla olumsuzluk olmadı. Ailemden görmediğim sevgiyi onda gördüm. Maddi durumumuz da çok iyiydi. Bir dediğimi iki etmezdi. O kadar güzel bir ailemiz vardı ki. Ayrılmamız biraz maddiyatın bozulmasından oldu bir de ben hasta oldum, doktorlar kötü bir hastalık olduğunu söylemişlerdi. İyice psikolojim bozuldu ama Umut bana hayat verdi. Bunu anlatmaya çalışıyorum insanlara. Ben ölüm hariç her şeyi düşünüyordum. Asla mücadelenden vazgeçme dedim kendime. Maddi anlamda çok zorluklar çektik ama ben hiç yılmadım. Kadın dediğin böyle olur. Hiçbir zaman mücadeleyi bırakmamalıyız çünkü mücadele ederek evlatlarımıza bakmamız gerekiyor.
Geçmişe baktığınızda başka bir yerde doğsaydım, başka biriyle evlenseydim hayatım nasıl olurdu diye düşünüyor musunuz?
Hiç düşünmedim. Çünkü olmazdı. Benim kaderim bu. Hiç de imrenmiyorum çünkü şu son sekiz yılıma ve sonra daha eski yıllarıma bakınca paranın malın mülkün içinde olduğum halde hiç mutlu değildim. O zamanlar neden mutlu değilmişim? Çünkü insanları tanımıyordum oysa şimdi bir kadın olarak çok güçlüyüm. Ben herkesle konuşuyorum çok geniş bir çevrem var.
Şimdi sağlığınız nasıl?
Ben şeker hastasıyım, tansiyon problemim var ama Umut bana terapi. İnanın buna. Ben yüz felci oldum mesela, doktorlar uzun sürer iyileşmen dedi ama ben bir haftada iyileştim. Bence Umut ve ona gelen dualar sayesinde oldu bu. Sanki Allah yukardan bu mutluluğu bize nasip etmiş. Umut kısa süreliğine tedaviye gittiğinde bile ondan başka bir şey düşünemiyorum. Biz anneler olarak şiddeti, terörü her şeyi önleyebiliriz ben bunu öğrendim Umut’tan.
Umut’un diğer evlatlarınızdan ne farkı var? Onda sizi bu kadar heyecanlandıran nedir?
Umut’un eli, kolu, gözü benim. O bana Allah’ın bir emaneti. Maneviyat çok farklı bir olay, bu yüzden çok güçlüyüm ben. Düşünün tek başına bir kadın nasıl mücadele edebilir sekiz yıldır? Hasta bir çocuk, makinalara bağlanmış ve doktorları olmaz demiş ama manevi bir güçle böyle. Rüyalarımda ne yaşadıysam hepsi çıktı. Herkes neden bu çocuğa baktığımı soruyor. Bunu düşünmeyin diyorum. Türk kadının gücünü böyle göstermeliyiz. Her şey kadında biter.
Umut olmasaydı hayatınız nasıl olurdu?
Çalışır çabalar çocuklarıma yine aynı şekilde bakardım herhalde ama hayatımda maneviyat eksik olurdu. Umut olmasa bu kadar güçlü olamazdım diyorum ben.
Siz Umut’a bir terapi uyguluyorsunuz ama bir yandan da Umut size bir terapi oluyor diyebilir miyiz?
Evet, esasında ben Umut’a bakmıyorum, Umut bize bakıyor. Çocuklarım sürekli dışarı çıkmak istemiyor. “İnsanlardan zarar geliyor” diyor çocuklarım. Çocuklarımın bazı arkadaşları “Biz kaza yapıp Umut’un yanına yatalım, senin annen çok iyi o bize baksın” diyormuş. Ailelerin çocuklarına sahip çıkması gerekiyor. Çocuklarına merhameti, sabrı ve sevgiyi öğretmeleri gerekiyor.
Erkek olsaydınız acaba yine böyle Umut’a bakar mıydınız? Bir erkek yapar mı sizce bunları?
Eğer annesi onu güzel yetiştirdiyse bakar. Bakın şimdi ben oğullarıma soruyorum ben ilerde yaşlandığımda ne olacak Umut’a diye. “Biz bakarız” diyor oğullarım. Erkekler asla kadınsız yapamaz. Her şeyi var eden kadındır. Kadınların her konuda en önde olmaları lazım. Mesela mecliste kadın sayısı çok az. Kadınlar Türkiye’yi daha güzel yönetir. Çünkü kadınlar çekilen çileleri daha iyi bilir. Sosyal hizmetlerde ve eğitimde daha başarılı olur kadınlar. Kadınların da askere gitmesi gerek. Her şeyimizin eşit olması gerek. Kadınlar her alanda öne çıksa o kadar güzel bir Türkiye olur ki.
En çok hangi kitaplar ilginizi çekiyor?
Politik kitaplar okumayı çok seviyorum. Bazen beynimi dinlendirmek için roman okurum. Çalıkuşu romanı en sevdiğimdir. Aslında eskiden daha çok kitap okurdum. Şimdilerde dini kitaplar okuyorum. Ayrıca Umut’un bakımıyla ilgili bilgilendirici kitaplar okuyorum. Çok araştırdım bunları. Son sekiz yılda bir hastaya nasıl bakıldığını, evde nasıl bakım yapıldığını çok okudum. Bakın Umut sekiz yıldır yatıyor ama bir tek yatak yarası yoktur. Yaşlı ve hasta bakımı, fizik tedavi gibi konularda çok şey öğrendim. Ben hiç boş durmuyorum, vakit buldukça araştırıyorum ve araştırmalarım çok yolunda gidiyor. Bitkisel tedavileri araştırıyorum. Çok merakım var bunlara. Eski tedavi yöntemlerini deniyorum.
Sizi eleştirenler oldu mu?
Beni çok eleştirenler oldu “Neden böyle giyiniyorsun? Neden kendine bakmıyorsun?” diye. Ama ben konuşmaya başlayınca şaşırırlar.
Hangi çevreden insanlar yaptı bu eleştirileri?
Bizim kendi insanımız diyor bunu. Yabancılar hiç eleştirmedi beni. Kendi kadınlarımız söyledi bunları ve beni hor görenler oldu. Giyimimden, dış görünüşümden dolayı bana bunları söylediler. Beyne bakmayı, kendini geliştirmeyi bilmiyorlar. Kadınların arasında dayanışma olmalı. Giyim kuşam konusunda kadınlar birbirini ayırmamalı.
Çocuklarınız bu durumdan şikayet edip kendilerine daha fazla zaman ayırmanızı istiyorlar mı?
Hayır, hiçbir şey demediler. Zaten Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tek tek çekti onları, sordu düşüncelerini. Benim ufak oğlum ne dedi biliyor musunuz? “Umut’un eli, kolu, ayağı annemdir” dedi. Benim küçük oğlum konuşmuyordu ama Umut ile konuştu. Hep onun sevgisiyle oldu. O ona sevgisini verdi o da ona. Sevginin aşamayacağı hiçbir şey yok. Çocuklarım Umut’u çok seviyorlar. Oğullarım birçok şeyden mahrum kaldılar. Diyorlar ki “Bizim düğünümüz, bayramımız Umut iyileşince olacak”. Onlara bu merhameti, bu sabrı öğrettiysem ne mutlu bana.
Sekiz yıldır Umut’a siz bakıyorsunuz. Bunun manevi yükü bir yana maddi yükün altından nasıl kalkıyorsunuz?
Çok zorluk çektiğim zamanlar oldu. Çok dualar ettim ve çok mucizeyle karşılaştım bu konuda. Bezi bitmeden bezi geliyor, eti bitmeden eti geliyor. Tanımadığım insanlar kapıma geliyor Umut için. Benim şu anda üç tane gönüllü annem var. Bir de ayrıldığım eşim destek veriyor. Antalya’dan bazı hayırseverler ve Rusya Dostluk ve Kültür Derneği destek veriyor.
Devletten bir yardım alıyor musunuz?
Devletin verdiği koruyucu aile maaşı var, günde 4 bez veriliyor ve elektriğimiz %10 indirimli. Suyumuz biraz indirimli. Bunlarla idare oluyoruz. Oturduğumuz evde aidat parası ödüyoruz. Aslında koruyucu ailelere sağlıklı çocuklar verilir. Biz bunu aşamadık. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından kaç kadın bakan geçti biri bile aramadı. İl temsilcileri, bürokratları arıyor ama bakanlar aramıyor. Böyle hastalara daha fazla destek olunamaz mı? Mesela elektrik ücretsiz olamaz mı? Bu çocukların fizik tedavileri yapılmıyor. Çaresiz durumda çok anne var beni arıyorlar “sen yaptın ne olur bize de yardım et”, “Sen sesimizi duyurdun” diyorlar. Ama ben daha bir şey yapamadım ki. Tedavisini bile yaptıramıyorum.
Umut yabancı olduğu için mi böyle oluyor?
Evet, bence bir ayrımcılık yapılıyor. İşte ben buna karşıyım neden insanları ayırıyoruz? Bana neler neler dediler. “Sen bu çocuğa neden bakıyorsun?” dediler. “Elin bilmediğin insanıdır, bırak şu çocuğu” dediler. Böyle bir şey var mı? “Müslüman değil o, bakma ona” dediler. Bana Umut’u bırakmamı çok söyleyen oldu. “Boş ver bakma bu çocuğa” diyen oldu hatta bana “Bu erkektir sana haram” diyen bile oldu. Artık bu söylenenler umurumda değil. Bu gibi sözlerden hiç etkilenmiyorum artık. Herkes beni ezdi, vazgeçirmeye çalıştı ama hepsiyle mücadele ettim. Umut’un yabancı olması aslında bahaneleri. Esasında kaçmak istiyorlar böyle işlerden. Dayanışma, yardımlaşma kültürümüzü kaybetmişiz işte.
Sizin bir de Rusya maceranız oldu bunu bize anlatır mısınız?
Ben Umut’u aldığımda iki yıla yakın hastanelerde kaldık. Evde bakılmasını söylediler ve hastaneye yakın ev tuttuk. Atatürk Hastanesine gitmiştik bir gün. Oraya Kristina diye bir kadın geldi. Apandisi patlamış bu nedenle hastanedeydi. Kadın Umut’u görünce Rusça konuştu ve Umut ağlamaya başladı. Hiç ağlamayan çocuk Rusçayı duyunca ağlamaya başladı. Kristina Hanım “Ben bu çocuğu Rusya’ya ulaştıracağım ve sizi duyuracağım” dedi. Ben de kendisinden yardım istedim. Ondan sonra Rus kadınlar geldi, onların Rusya’da televizyon kanalları varmış ve beni oraya çıkaracaklarını söylediler. Önce Rusya’dan gazeteciler geldi Umut’un yanına ve beş gün bizle kaldılar. Bizim yaşayışımızı çektiler, bana Umut’un Rusya’da bir star olduğunu söylediler. Sonra bizi Moskova’ya götürdüler. Bir Türk kadını olarak orada çok güzel karşılandım. Her yere Türk bayrağı asmışlar. Bana üstümdeki doğal kıyafetlerle gelmemi söylediler. Ben o kanala şalvarımla ve başımın örtüsüyle gittim. O kanal o kadar büyük ki. Ben stüdyoya girince Rus bakan benim elimden tuttu. Herkes hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Dakikalarca ayakta alkışladılar Türkiye’yi. Orada Putin’in bakanı milletin vekili olarak geldi benim şalvarımı öptü. Bir hafta sonra bana kutsal kadın dediler Rusya’da.
Gittiğiniz yerlerde engellilere bakış nasıldı?
Gelişmiş ülkelerde engellilere çok büyük saygı var. Ama burada Umut ile dışarı çıktığımızda tramvaya biniyoruz, insanlarda hiç saygı yok. Anneler çocuklarını Umut’tan kaçırıyor, korkuyorlar öcü gibi. Hepimiz birer engelli adayıyız bunu hiç bilmiyorlar.
Antalya’da engelli olmak, engelli birine bakmak zor mu?
Çok zor. Bütün Türkiye’de zor. Yollar, kaldırımlar, toplu ulaşım araçları. Hepsi sıkıntı. Engelli rampası diyorlar kullanamıyorsunuz. Engelli bir insanı Antalya’da denize götürmek de çok zor. Engelli haftalarında göstermelik sözler veriliyor ama arkası gelmiyor. Bu işlerle ilgili tüm bakanların kadın olması gerek aslında ama bence erkekler kadınları kıskanıyor, gurur yapıp kadınları engelliyorlar.
Beğendiğiniz liderler kimler?
Benim için en büyük lider Atatürk. O olmasa halimiz ne olurdu? Onun sayesinde oldu her şeyimiz. Cumhuriyet kadını çok farklıdır. Hiçbir kadın Atatürk düşmanı olamaz. Çok zoruma gidiyor bunlar benim. Atatürk bize birlik getirdi, düzen getirdi, kadın erkek eşitliğini getirdi. O olmasa asla olamazdık biz. Kadınlar geldiği yeri unutmasın. Kültürümüzü unutturmayalım.
Bir meslek seçseydiniz kendinize ne olmak isterdiniz?
Öğretmen olmayı çok isterdim. Bir de polis olmak isterdim. Polisliği kötü durumdaki kadınlara yardım etmek için istiyordum. O kıyafeti giymek, insanlara yardım etmek istiyordum. Öğretmenlik ise bambaşka bir şey. En çok engelli çocuklar öğretmeni olmak isterdim. Otizmli çocuklara yardım etmek isterdim. Rabbim de zaten Umut’u verdi. Aslında okumak değil, kendini yetiştirmek önemli.
Şimdi oturduğunuz bu ev sizin mi?
Rus bakan Ramin Gasymov ve Rönesans Holding adlı şirket bu evi bize armağan etti. Bize sürpriz yaptılar. Tapu ufak oğlumun üzerine yapıldı çünkü ben tapunun benim üzerime yapılmasını istemedim. Biz bu eve geçerken devir teslim töreni yapıldı. Rusya’dan çok sayıda yetkili geldi törene, bizden sadece bir milletvekilimiz vardı. Açılış töreninde çok güzel konuşmalar yapıldı, beni onurlandırıcı sözler söylediler ve ben çok ağladım. Bana kimse böyle şeyler söylememişti, beni hep hor görmüşlerdi.
Sizi kimler hor gördü en çok?
Bütün kapılar kapalıydı bana. Moskova’ya gidene dek. Oraya gidip gelmem işleri çok değiştirdi. Yüzüme bile bakmazlardı. Şimdi “Gülsüm Ana” diyorlar. Ne değişti? Basının çok büyük bir gücü var. Türkiye’de önce Seda Sayan’ın programına çıktık. Aylarca bizi kanalda tuttu Umut’un ailesini bulmak için ama çıkmadı ailesi.
Sizce Umut’un ailesi nerede?
Ailesi var bence ama Umut’u engelli olduğu için istemiyorlar. Zaten Ruslar buraya geldiklerinde gazeteci Andrey Malahov bana “Umut engelli olduğu için annesi onu kabul etmiyordur” dedi. Ailesi çıksa da benim için çok zor. Et tırnaktan ayrılır mı? Doğurmak farklıdır emek çekmek farklıdır. O emeği ben kendi çocuklarıma çekmedim. Sıkılıp bırakamıyorsun sadece sevgiyle yaklaşabiliyorsun bu çok farklı. Her evde tabak tangırdıyor ama anasıl oluyor? Çektiğim sıkıntıları çok yansıtmamaya çalışıyorum. Annesi çıkarsa da bu saatten sonra çok zor çünkü insanlar ona soracak. Bu nedenle utanıyor ve gelemiyor. Ama umut iyi olacak ve kendi annesini bulacak. Anası da var babası da var her şeyi var onun.
İyileşecek mi Umut?
Tabi iyileşecek. Fizyoterapisti de bunu söylüyor. Umut gelişme kaydediyor. Vücudu iyi, beyin felci var sadece. Anlıyor ama ifade edemiyor. Rusçaya çok tepki veriyor, Rusça komutları yerine getiriyor. Bu nedenle Ruslar onu bırakmıyor. Ben iyileşeceğine kesinlikle inanıyorum.
Umut’a koruyucu aile olmanız konusunda bürokratik engelleri nasıl aştınız?
Umut artık Türk vatandaşı oldu tedavi masrafları ve bürokratik işler için. Onu başlarda bana vermek istemediler çünkü eşimden ayrıydım, çocuklarım vardı ve maddi anlamda zor durumdaydım. Çok engeller çıktı ama mücadele ettim Umut için. 320TL koruyucu aile maşıyla başladık, düşünün. Maddi anlamda çok büyük zorluklar yaşadık. Her şey göründüğü gibi değil. Bu son sekiz yılım ne mücadelelerle geçti. Bazı konularda yetkililer söz verdi ama yapmadı. Şimdi tedavi masraflarının SGK tarafından karşılanma konusunda sorunlarımız var ama bu konularda da mücadele edeceğim. Ben bir işi yarım bırakmam. Umut’u zamanında benden almak istemişlerdi. Onu benden Allah’tan başka kimse ayıramaz. Benden ayırırlarsa Umut ölür.
Sizin söylediklerinizi anlıyor mu?
Benim onunla aramda çok farklı bir iletişim var. Ben onun her şeyini saatle yapıyorum ve buna alıştı artık. Susadığı zaman belli ediyor, bazı sesler çıkararak isteklerini bize anlatıyor. Bazı şeylerin bilincinde artık o. Her gün fizik tedavisi var bunları ben yaptırıyorum. Samsun’a gittim Umut ile orada sekiz ay eğitim aldım bu konuda. Bir hayırsever işadamı karşıladı masraflarımızı. Umut oraya yatarak gitti, oturarak geldi. Şimdi bu tedavinin devam etmesi gerek ama sigorta karşılamıyor. Artık sadece belediyenin sağladığı imkanları kullanabiliyoruz. Rusya’dan biyoenerji uzmanı getirdi Ruslar daha önce. Onun çok faydası oldu, Umut artık gülebiliyor. Parktaki çocukların cıvıltısını çok seviyor, keşke çocuklar ondan kaçmasa. Su sesini ve hayvanları çok seviyor.
Umut’un geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence o iyileşecek ve kendi ailesini bulacak. O bana bir emanet. Ben nereden nereye geldim. Beni kim tanırdı ki? Şimdi herkes tanıyor. Bütün devlet büyükleri biliyor artık bizi ama ben sadece Umut değil tüm bu şekildeki engelliler için kalıcı bir çözüm istiyorum. Bu gibi hastaların tüm hayatı fizik tedavi, sevgi ve emekten ibarettir.
Antalya diğer şehirlerden farklı mı hayırseverlik konusunda?
Antalya çok zengin bir şehir aslında ama herkes kendi başına. Birlik olunmuyor. Antalyalı iş kadınları bana plaket verdiler sadece. Engelli insanlar için çok şey yapılabilir mesela akülü araba çok büyük bir ihtiyaç. Yalnızca evde bakım ücretiyle geçinen çok kişi tanıyorum.
Siz oraya gittikten sonra Ruslar için Antalya’nın anlamı değişti mi?
Dönemin Antalya Valisi Altıparmak bana “turizm ataşesi” dedi. Umut bir simge oldu. Aslında çok daha fazlası yapılabilirdi ama yapılmadı. Mesela ben “Umut Gönüllüleri Vakfı” kurmak istemiştim ama olmadı. Bu Türkiye için ve turizm için çok güzel olabilirdi. Expo’da da Umut olabilirdi mesela. Yapılacakların sınırı yok istedikten sonra.
Bunca şey arasında kedinize zaman ayırabiliyor musunuz?
Sekiz senedir benim hiç hayatım yok. Bir yere gidersem ancak Umut’la gidebilirim. Gelenle gidenle konuşuyorum artık. Bana gelenler dert anlatıyor sonra Umut’a bakıp, hallerine şükredip gidiyorlar. Yükümü benden alan yok ki. Kendimi hiç kötü hissetmiyorum bu yüzden, hiç bunalmıyorum.
Antalya Kadın Müzesini hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok sevindim ilk duyduğumda çünkü kadınların artık sesini duyurması, ön plana çıkması gerekiyor. Bence bu ilerleyebilir ve geleceğimiz için çok güzel olur. Çok güzel bir fikir bu müze. Sabırsızlıkla bekliyorum.
Kadın müzesinde ne görmek isterdiniz?
Kadınların yaptığı her şeyi görmek isterdim. O kadar gurur verir ki bu. Kadının emeğini orada görmek isterim. Emek çok önemlidir. Kadınların çektiği zorlukların gösterilmesi lazım. Kadınların sabrı ve koruma duygusu gösterilmeli. Kadınların yaşadığı hem kötü şeyleri hem de güzel şeyleri görmek isterim. O müzeyi şimdiden çok merak ediyorum. Güçlü kadınları görmek istiyorum.
Gelecekle ilgili düşünceleriniz neler?
Ben yaşlanınca acaba evlatlarım bana bakar mı diye düşünüyordum ama artık daha iyimserim bu konuda. Ben Umut’u evlendirmek ve çocuklarını görmek istiyorum gelecekte. Bu hayalim var benim. O kadar istiyorum ki bunu. Üzülüyorum onun bu haline. Allah kimseyi yatağa yatırıp kapılara baktırmasın diyorum.